Milli Güvenlik Kurulu bildirisindeki ifadeleri dinlediğimde “Yumuşak üslup” dikkatimi çekmişti. Şöyle deniyordu: “Türkiye’nin, insani bir mesele olarak ele aldığı Suriyeli sığınmacıların evlerine bir an önce dönmelerini sağlayacak güvenli bölge projesinin hayata geçirilmesine ilişkin samimi gayretlerini daha ileri adımlarla güçlendireceği belirtilmiştir. ” Metinde “Güvenli bölge” için “Suriyeli sığınmacıların evlerine bir an önce dönmelerini sağlama” gerekçesinin altı çiziliyor, bu noktada “samimi gayretlerin daha ileri adımlarla güçlendirileceği” söyleniyordu. Cumhurbaşkanı’nın “Bir gece ansızın gelebiliriz” ya da “Kaybedilecek bir günümüz dahi yok. Geldiğimiz noktada kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır” şeklindeki kararlılık ifadeleri bildiriye yansımamıştı. Eylül sonu milattı. Dünyaya duyurulmuş, Trump’la görüşme arefesinde ABD’nin önüne konmuştu. Ya birlikte yapılacaktı harekat ya da Amerikasız. Her şey Trump’la görüşmeye kilitlenmişti. 24 Eylül tarihli yazımın başlığı -ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD seyahati öncesine denk geliyordu- “Trump’la buluşmaya kilitlenen gündem” şeklindeydi.