Devlet Bahçeli’nin Cumhuriyet’e verdiği ve dün yayınlanan mülakata bakılırsa bir Ak Parti-MHP koalisyonu ihtimali imkansız gibi gözüküyor.
Bahçeli, değerlendirmelerinin merkezine çözüm sürecini koyuyor, hükümetin çözüm sürecinden yana olan AKP-CHP-HDP arasında kurulması gerektiğini, seçimlerde milletin MHP’ye ana muhalefet görevi verdiğini, bunun da MHP’yi çok güçlendireceğini söylüyor. Ak Parti ile koalisyon konusunda da “AKP-MHP koalisyonu iddiasının aslı yok. Bazı odaklar bunu kabul ettirebilmek için lobileri harekete geçirdiler” şeklinde konuşuyor. Erdoğan’la ilgili sözleri bütün Ak Parti dünyasını ayağa kaldıracak kadar sert. Yolsuzluklar konusunda da “Koalisyondan bağımsız olarak Meclis’te yolsuzluk dosyalarını destekleyeceğiz” diyor.
Bahçeli’nin dünyasında “Taban Ak Parti ile koalisyon istiyor” argümanının pek karşılığı yok. Bundan anlıyoruz ki, Bahçeli tabanın sesini dinlemezse ortaya çıkacak sonuçtan rahatsız olmayacak.
Yine Bahçeli, HDP’nin 80 milletvekili alması karşısında “Tamam aldılar ama ben onları görmüyorum” diyebiliyor. Yani sonuçta bu toplumda yüzde 13’lük ve 80 milletvekiline tekabül eden bir sosyal zemin bulunduğuna ve bunun Meclis’e yansıdığına dair bir izah getirmiyor.
Bahçeli MHP dışındaki üç partinin oylarını topluyor, yüzde 78.9’u görüyor, bu oyların tamamını “çözüm sürecinden yana olma”ya indirgiyor ve dışlıyor, ardından da AKP-CHP-HDP koalisyonu kurulmasını öneriyor. Bunu öneriyor ki MHP ana muhalefet olabilsin.
Bahçeli, MHP’nin bilmem kaç şehirde hiç milletvekili çıkaramamış olmasını dikkate almıyor. Kürtlerde karşılığının bindelerde kalmasını önemsemiyor.
Çözüm sürecini dışlıyor, getirdiği eleştirilerin bir kısmına hak vermemek mümkün değil, ama en azından Kürt toplumunun genelinden kopmadan terör yapısını nasıl sonuçlandıracağına dair bir perspektif ortaya koymuyor.