Başbakan Davutoğlu, “Kendime üç ana görev belirledim, diye başlıyor ve “Birincisi” diyerek devam ediyor:
“Türkiye son yıllarda toplum psikolojisi itibariyle çok yoruldu. Hedefim önümüzdeki dönemde her kesimle konuşarak bu tansiyonu düşüreceğiz. Medeni bir şekilde ortak kadere inanarak, ülkenin ortak kaderine inanarak tartışmamız lazım.”
Başbakan “Yeni anayasa çalışmaları” söz konusu olduğunda da “tansiyonu düşürmek”ten ve “tartışılabilir bir ortam hazırlamak”tan söz ediyor.
Başbakan, seçim sonuçları ortaya çıktığından bu yana taa Konya’dan başlamak üzere “Sevgi tohumları ekmek”ten bahsediyor.
Parti sözcüsü olarak Ömer Çelik de 1 Kasım’ın hemen akabinde bu çerçevede konuşmuştu:
“Hiçbir vatandaşımız mahzun olmasın, herhangi şekilde oy verdiği partilerden bir tanesi geride kalan vatandaşlarımız mahzun olmasınlar. AK Parti’nin zaferi, onların da zaferidir. Türkiye’de öteki yoktur. Bütün kimlikler bütün toplumsal kesimler, bütün ideolojik kesimler diğer partilere oy veren herkes bu ülkede ev sahibidir, bu ülkede birinci sınıf vatandaştır. Hiç kimseyle bir rövanş duygusu içinde değiliz.”
Nasıl okumalı bu tavrı?
Başbakan, ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığı bilinen Ömer Çelik salt bir seçim sonrası centilmenlik gösterisinde mi bulunuyor, yoksa gördükleri bir ihtiyacı karşılamanın ilk adımlarını mı atıyorlar?