Hollanda ile yaşanan gerilimin, Türkiye'de sadece devlet nezdindeki tepkilerle sınırlı kalmadığı, halka da mal olduğu aşikar. Öyle ki, bunun en somut görüntüsü, referandumda “Evet oyları”nın en az iki puan arttığı şeklinde ortaya çıkıyor. İBB Meclisi'nde bir bağımsız üyenin “Holştayn” ineğini keseceğini söylemesi ise işin ulaşacağı tepki noktasını gösteren tipik bir olay. Hadiseyi halkımız ne bir bakanla sınırlı görüyor, ne de Ak Parti ve referandumla. “Milli bir mesele” olarak algılanıyor konu ve ona göre de tepkilere sebep oluyor.
Aslında devlet olarak, bazı şeylere dikkat ediyoruz. Mesela Hollandalı turistlerin Türkiye'ye gelmeye devam etmesini, Hollanda sermayesinin Türkiye'ye yatırım yapmasını, karşılıklı ticaretin sürmesini önemsiyoruz. Bunun için de mesela Bakanlar Kurulu'nda tansiyonun kontrol edilmesi yönünde görüşler ortaya konuyor. Bunun yanında ekonomi dünyası da kontrollü bir tepki gösterilmesini istiyor.
Meseleyi bütün boyutlarıyla görmek için şöyle bir soru sormak da gerekiyor:
- Acaba Hollanda ya da başka herhangi Avrupa ülkesi ile yaşadığımız gerilim orada devlet kadroları kademesinde mi kalıyor yoksa sokaktaki insana da yansıyor mu?
Bu soru şu açıdan önemli ki, devlet kademeleriyle sınırlı kalırsa çözümü de devletler arası ilişkinin iyileşmesi ile mümkün olur, halk nezdinde derinleşirse, onun izalesi çok daha zordur.