Yazılarımı devamlı okuyan okuyucularım hatırlayacaklardır: Epeyce önce şöyle yazmıştım: “Ortadoğu'da alt alta üst üste oluşlar cereyan ediyor, öyle ki bir silah patlayacak, gerçekte kimin vurulduğunu epey sonra bir kişi cansız düştüğünde anlayacağız. ” - Araplar nereye gidiyor, bizim onlarla ilişkimiz nereye gidiyor? - Kürtler nereye gidiyor, bizim onlarla ilişkimiz nereye gidiyor? - İran nereye gidiyor, bizim onlarla ilişkimiz nereye gidiyor? - Amerika nereye gidiyor, bizim onunla ilişkimiz nereye gidiyor? - Rusya nereye gidiyor, bizim onunla ilişkimiz nereye gidiyor? *** Bu sorulara Avrupa'yı, Avrupa'da Almanya'yı, İngiltere'yi, Fransa'yı ekleyebiliriz, Çin'i, Japonya'yı, Asya'daki Türk Cumhuriyetlerini ekleyebiliriz. - Dünyadaki Müslüman topluluklar da stratejik gidişat içinde göreceli bir değer olarak ele alınabilir. - Buna Türkiye'nin siyasal-toplumsal akışının nereye doğru evrildiği sorusunu da ekleyebiliriz. Yukarıda sıraladığım sorulardan en az üçü-beşi bizimle 900 kilometrelik sınırı bulunan iki ülke, Irak-Suriye denkleminde Türkiye'nin geleceğini ilgilendiriyor. Daha net ifadesiyle “ülkenin beka sorunu”nu oluşturuyor. Burada belki "Sürece hakim miyiz?" sorusunu sorabiliriz ülkenin stratejik planlamasını belirleyenler adına. Sıkışık bir durum olduğu açık. Amerika ile problemliyiz. Bütün Ortadoğu politikalarında problemliyiz, çünkü Amerika Suud'larla, Mısır'la, BAE ile, İsrail'le sonuçta Türkiye karşıtı diye nitelenebilecek bir oyun kuruyor.