Cumhuriyet gazetesinin yaptığı, Paralel Yapı’nın, birçok alandaki sabotajının Suriye bağlamında devreye soktuğu savcı- jandarma kumpasının devamından ibaret.
Cumhuriyet’e malzemeyi kimin taşıdığını tahmin etmek zor değil.
Cumhuriyet’in son dönemdeki misyonunun Paralel Yapı ile neredeyse üst üste oturmasının mahiyetini çözmek zor değil.
Ne Paralel Yapı’ymış ama...
Bu yapının sadece medya alanındaki kumpasları dikkate alındığında Hanifi Avcı’nın “Biz sadece buz dağının görünen kısımlarıyla uğraşıyoruz” demesini yadırgamamak gerekiyor.
Bu TIR olayı başından beri sözümona Ak Parti iktidarını vurmayı, ama gerçekte Türkiye’nin Ortadoğu’daki bağımsız çizgisini dize getirmeyi, hatta yok etmeyi hedeflediğinde en küçük bir şüphe yok.
Türkiye’nin yeni bir Ortadoğu’yu hedeflediği açık. Bu coğrafyada 100 yıllık parantezin kapanmasını zaruri gördüğü, İslam dünyasının İslam dünyası haline gelmesinin dünya siyasetinin normalleşmesi için de kaçınılmaz olduğuna inandığı, bu hedefe varmak için Türkiye’nin Türkiye haline gelmesinin de kaçınılmaz olduğuna inandığı açık.
Ben bunun, Birinci Dünya Savaşının kaybedilmesinden sonra Osmanlı’nın hayatı sona erer ve o günün kadroları bu kaosun içinden bir Türkiye çıkarırken, Türkiye gündemine düştüğüne inanırım. Lozan, sadece o gün kurtarılabilenlerden ibarettir. Yoksa Lozan düzeni, bütün coğrafya ile birlikte Türkiye için de bir anormallikler yapısıdır.
Ben sadece “İslamcı kadrolar”ın değil, Türkiye’de azıcık tarih bilinci olan ve iradesini savaşın galiplerine eklemlemeyi gerçekçilik sananlar dışında tüm siyasi kadroların yüreğinde bu çemberi, bu deli gömleğini yırtma duygusu vardır.