İslami alanda oluşmuş farklı yapılar (Cemaat, tarikat, hareket vs.) bünyesinde zaman içinde ayrışmalar, çözülmeler, başkalaşmalar, dağılmalar yaşanıyor.
Bu durumda gözlemlenen en belirgin durum, ciddi bir özeleştirinin yapılmaması.
İnsanlar ayrışmış gruplar içinde yerlerini alıyor, belki o grupların da ayrışacağı zamana kadar birlikteliklerini sürdürüyorlar.
Hangi niyetle başlamıştık, neden ayrıştık, başkalaştık mı, hedeflerimiz yerli yerinde duruyor mu, biz kişilik olarak yerli yerinde duruyor muyuz, bunların tahlili yapılmıyor, dolayısıyla ayrışmalar, başkalaşmalar, büyüyüp çözülmeler akıp gidiyor.
Bu durumu pek çok yapı için değerlendirebiliriz.
Ancak bu meselede en dramatik vakıanın Gülen Hareketinin “FETÖ'leşme”sinde yaşandığı söylenebilir.
“FETÖ”evet, ona karşı yürütülen mücadelede oluşmuş bir tanımlama. O yapıya mensup kişilerin bu tanımlamayı kullanmamaları normal.
Ama o yapının mesela çoktandır bir “Hizmet hareketi” olmadığı da bir vakıa. Hatta Cemaat'in önce “The Cemaat”, sonra “Camia” diye nitelenmesi bile, “Cemaat”in dini hüviyetine yönelik bir iç mesafe olması sebebiyledir. Peki, o yapıya bağlı olanlar, bu sürecin tahlilini yaptılar mı? Yani “Biz nereye gidiyoruz?” sorusunun cevabına kafa yoran birisi oldu mu?