Hakim milletlerle mahkum milletler arasındaki fark terazide bir dirhem farkıdır. O da yetişmiş insan unsurudur.”
Bu söz Mısırlı bir düşünüre ait.
Yetişmiş insan farkı, bilgi farkı, kalb ve dimağ farkı olarak da ifade edilebilir.
Eğer Osmanlı’nın çözülüş dönemine girdiği zamandan beri “Kaht-ı rical – Adam kıtlığı”ndan söz ediyorsak, eğer dertli yürekler 100 yıl önce “Bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz...”gibi “Donanma ordu yürürken muzafferen ileri / Üzengi öpmeye hasretti Garb’ın elçileri”gibi hasret yüklü mısralar yazıyorsa, dimağlarda – gönüllerde bir şeyleri kaybetmiş olmamızdan ve onun devlet – toplum hayatına yakıcı gerçekler halinde yansımış bulunmasından kaynaklanıyor.
İstesek de istemesek de dünya ile temas halindeyiz ve bu, normal zamanlarda yarış halinde, anormal boyutlara gidildiğinde de savaş halinde ete kemiğe bürünüyor.
Bilgi ve kişilik donanımı, neticeleri belirleyen önemli unsurlar. İman, coşku, bilgi ile donanırsa yarışta – savaşta daha olumlu neticeler almak mümkün. Top dökeceksiniz, gemileri karadan yürüteceksiniz, bunu sağlayacak araçları üreteceksiniz vs...Dara düşerseniz, çocuğunuzun kundağı ile mermileri de sararsınız, ama dara düşmemeye çalışmak önceliklidir. Zaaf içinde gözükmek, düşmanın iştahını artırır. Sulhu salah istiyorsak, cenge hazır olduğumuzun bilinmesi lazımdır.
Konuyu eğitime getirmek istiyorum.
Salı günü Antalya’da, Orta Öğretim Genel Müdürlüğünün düzenlediği bir toplantıya katıldım. 2 bin okul müdürünü orada toplamışlar, orta öğretimin sorunlarını görüşüyorlar. Beni de hem 15 Temmuz’u anlatmak hem eğitim üzerine düşüncelerimi almak için davet ettiler. 900’e yakın okul müdürüne ve Milli Eğitim Üst Yöneticilerine hitap ettim. Ayrıca Müsteşar Yardımcısı Muhterem KurtBey dahil üst yönetim kadroları ile özel sohbetlerimiz oldu.