BBC’nin Türkçe yayınında konuşan Cemil Bayık, “Silahlı güçlerin yurt dışına çıkması kararını da biz veririz. Ne HDP ne Apo” diyor. “Çünkü pratiği biz yapıyoruz. Apo bu koşullarda hangi kararı verebilir ki” diye de ilave ediyor.
Kandil ilk defa Apo’ya ve HDP’ye yönelik bu ölçüde bir dışlamaya imza atıyor.
Bölgede bir gerçek daha var; o da YDG-H denen silahlı gençlik yapılanmasının da neredeyse Kandil’i sollamış olması. Öyle ya, maksat “pratik yapmak”sa, yani silahlı eylem yapmaksa onu da YDG-H gerçekleştiriyor, öyleyse, Bayık’ın mantığınca silah konusunda karar verme yetkisi de onlara ait.
N’oldu şimdi?
Öcalan’ın, HDP’nin, hatta Kandil’in inisiyatifi dışına çıkmış ama hepsini kuyruğuna takan bir silahlı haytalar grubu bölgede ilçeleri savaş alanına çeviriyor.
HDP neredeyse ortada yok, ya da içlerinden bazıları kuyrukta YDG-H’ye masumiyet kisvesi giydirmekle meşgul.
Tahir Elçi, burada bağımsız bir ses olarak devreye girmeye çalıştı.
İlçelerin silahlı gruplar tarafından özyönetimle kurtarılmış bölge haline getirilemeyeceğini azıcık meşruiyyet bilinci taşıyan herkes bilirdi.
Baro Başkanı olarak Tahir Elçi’nin de bunu bilmemesi imkansız.
Yine azıcık devlet sorumluluğunun farkında olan herkes, bu özyönetimlerin güvenlik güçlerince tasfiye edileceğini de bilirdi. Baro Başkanı olarak Tahir Elçi’nin bu devlet sorumluluğunun farkında olmaması da imkansızdı.
Tahir Elçi, YDG-H denen haytalar grubunun, silahı her türlü sorumluluktan uzak olarak kullanacağını, dolayısıyla güvenlik güçleriyle çatışma çıkacağını da bilirdi.