28 Şubat günleriydi. Sanırım Fatsa’da, kaymakam Cuma günü camide vaaz veren ve muhtemel ki günün bazı uygulamalarını eleştiren hocayı çağırmış, “ayet ve hadisleri güncellememesini” istemişti. Ben o zaman Yeni Şafak’taki yazımda kaymakamın bu tavrını “dinin günlük hayattan koparılması” bağlamında değerlendirmiş, eleştirmiştim.
Ülkemizde laik uygulamalar çerçevesinde “din ve günlük hayat”, “din ve kamu otoritesi” ilişkisi her zaman sorun olmuştur. Cumhuriyet’in ilk yıllarının uygulamaları genelde iyi bir hafıza oluşturmamıştır. 12 Eylül generalleri Diyanet’ten “Dinde baş örtüsü yok” tarzında bir fetva isteyerek bu alana müdahalede bulunmak istemiş, o zaman Din İşleri Yüksek Kurulu tam da bu isteğin hilafına “Dinde tesettür olduğu” yönünde cevap vermişti.
AK Parti iktidarları döneminde Diyanet’in konumu, siyasetle ilişki açısından daha çok tartışma konusu oldu, oluyor. Bazen iktidar, kendi uygulamalarının Diyanet tarafından desteklenmesini istiyor, birlikte görünmeyi siyaseten faydalı buluyor, bazen de “Onların doları varsa bizim de Allahımız...