Konuyu irdelemeye nereden başlamalı? Mesele o kadar girift ki…
Merhum Özal, Birinci Körfez Savaşı sırasında Amerika Güney’den girerken biz de Amerika ile birlikte Kuzey’den girersek “Bir koyup üç alacağımızı” söylemişti. Bunu Amerika da istiyordu.
O günlerde Yeni Şafak’ta “Künde atmak” başlığı ile bir değerlendirme yapmıştım. Bir Greko-Romen güreş stili olan künde atmanın büyük güç gerektirdiğini, rakibi göğsünden kucaklayıp kaldırarak adeta kendi üzerinden aşırıp yere sırtı üzerine düşürmek ve üzerine oturmak gibi bir hamle… Çok sür’atli bir hamle olan bu oyunun büyük güç gerektirdiğini, şayet başarılı olunmazsa güreşçinin “kendi oyununa gelme” sonucu ile karşılaşacağını yazmıştım.
Türkiye Amerika’nın istediğini yapmadı o zaman. Amerika Irak’ı işgal etti, Saddam’ı devirdi. Kuzey’de bir Kürt yapılanması gerçekleştirdi.
Özal’ın “Bir koyup üç alması” neydi, şayet Türkiye Kuzey’den girerse orada yerleşir, öteden beri zihin kodlarında var olan Misak-ı Milli sınırlarını kontrol eder, bunun sonucunda Kuzey Irak Kürtleri de Türkiye’nin etki alanına girer miydi? Özal’a...