"Girift” kelimesi iç içe geçmiş, birçok boyutları bulunan anlamlarına geliyor. Bir ülkenin dış politikası genelde girift ilişkilerden oluşur. Yakın – uzak komşular vardır, içerde – dışarda attığınız her adım yakın – uzak komşuları ilgilendirir, davranışlarınızdan korkulur, endişe edilir ya da dostane bulunur, yakın – uzak komşuların davranışlarından siz etkilenirsiniz, bugün için endişe verici bulursunuz ya da yakın – uzak gelecekte tehdit algısına düşersiniz, dostları çoğaltmayı ilkesel olarak arzu eder, ama garip biçimde dostlarınızın azaldığını, düşmanlarınızın çoğaldığını görürsünüz, dışardaki söyleminiz içeriyi, içerdeki söyleminiz dışarıyı etkiler ve istemediğiniz sonuçlar üretir vs…
Türkiye şu anda böyle girift bir dış politika olgusu ile karşı karşıya. Şu anda dedikse, kısa, çerçevelenmiş bir zamanı kastetmiş olmuyoruz ne yazık ki.
Sultan 2. Abdülhamid’in Osmanlı’nın “Hasta adam” diye görüldüğü ve mirasının nasıl paylaşılacağının müzakere edildiği çözülüş döneminde memleketi 33 yıl yönetmiş olmasının onun ince zekâsı ve diplomasisi ile mümkün olduğu kabul edilir. İşte o zaman da girift ilişkiler ağı idi Osmanlı’nın dış politikası.