Suriye'de güç odaklaşmaları şu şekilde şekilleniyor:
- Rejim güçleri ve onlarla birlikte hareket eden Rusya.
- İran ve uzantısı olan para militer güçler.
- Türkiye ve ÖSO.
- YPG'nin de içinde bulunduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG)
- Amerika.
- Koalisyon güçleri.
- DEAŞ.
Bu manzara Suriye'nin fiilen (de facto) egemen bir devlet olmaktan çıktığını gösteriyor ama gene de BM nezdinde hukuken (de jure) varlığı kabul edilen ve Esed yönetiminin temsil ettiği bir devlet olarak duruyor.
Suriye'de çözüm demek, sonunda merkezi devlet nasıl olacaksa, onun tayin edici rolde olduğu bir duruma ulaşmak demek.
Süreç, nihai planda o merkezi yapının nasıl olacağını tayine doğru ilerliyor.
Ve sürecin başında Esed yönetimi, gitmesinde (Rusya dışında) herkesin aşağı yukarı uzlaştığı bir yönetimdi, çünkü “Arap baharı” ikliminde bakılıyordu. Ancak Rusya direndi, Amerika ayak sürüdü ve bugün, Esed ya da rejimin çözüm odağı haline geldiği bir gündem konuşulmaya başlandı.
Suriye'de olan biten her şey tabii ki bizi, Türkiye'yi ilgilendiriyor:
- Bir kere Suriye sınırı eskiden beri güvenlik hassasiyeti oluşturuyor.