Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok güçlü ifadelerle Türkiye’nin “Dış politika çizgisi” haline getirdiği ve kamuoyuna mal ettiği alanlarda geri dönüşlerin ortaya çıktığı bir süreç yaşıyoruz.
Konu birçok bakımdan tartışılıyor. Ben bugün burada bu hadisenin kamuoyuna “milli politika” diye sunulan ve “itirazsız” kabul edilmesi istenen, itirazların “milli politikaya ihanet” gibi algılanması durumunun problem niteliğine ve bazen herkesin motive olduğu olaylarda itirazın ne kadar hayati nitelik taşıyabileceğine temas etmek istiyorum.
Bunun örneklerini dış politikada gözlemlediğimiz gibi iç politikada da görebiliriz.
Eskilerde kamuoyunun 27 Mayıs ihtilaline, 12 Mart muhtırasına, 12 Eylül darbesine hazırlandığını, Yassıada yargılamasında ihtilale maruz kalanların mahkumiyetlerine toplumun bir kısmının inandırıldığını biliyoruz.
Şimdilerde de iktidarın içerde yürüttüğü her operasyona, her yargılama sürecine, her mahkumiyete kamuoyunda haklılık kazandırmak için gerekçeler oluşturduğuna tanık oluyoruz. Bu gibi durumlarda birçok insan “Suçlu olmasalar mahkûm olmazlar” ya da “suçlu...