Bir devletin en kritik kurumlarından birisi Yargı ise diğeri de Emniyet’tir.
Bir anlamda “Devletin namusuna emanettir” bu kurumlardaki sorumluluk.
Bu kurumlara hakim olan iradenin de “milletin bütün mahremiyetinin (diğer ifadeyle namusunun) kendisine emanet edildiğini” biliyor olması lâzım.
Bu, kolay bir insan kalitesinin ifadesi değildir. Onun için sistem içinde sağlamalar yapılan bir düzenin işlemesi gerekir. Bir kişiye güven ile ilgili değildir bu sağlama düzeni. Çünkü insanların mahremine girmeye, insanların hayatı hakkında tahrip edici sonuçlar doğurabilme potansiyeli bulunan öylesine büyük yetki kimi durumlarda (ki siyaseti güdümleme zemini böyledir) melek olsa insanı şeytana uydurabilir.
Yakayı kaptırırsanız kendinizi ifade edebilinceye kadar kıvrana kıvrana ölebilirsiniz. Çünkü Emniyet’in yaptığı operasyonlar damgalanmayı getirir, “Yargı’nın sonucunu beklemek” de, dereye su gelinceye kadar kurbağanın gözü pürtler sonucunu doğurabilir.
Yargı reformları ile devreye sokulmaya çalışılan “Lekelenmeme hakkı” ise, en azından yaşanan olaylara bakıldığında ba’de harab-i Basra...