"Cumhurbaşkanı ve bakanlar, enflasyonu durduracaklarına meydanlara çıkıp ya da esnaf gezip, bu arada muhalefeti suçlayıp belediye seçimleri için propaganda yapıyorlar” tarzındaki eleştiriye büyük hak veriyorum.
Hakikaten, mesela İstanbul’da sokağa yansıyan kent yoksulluğuna baktıktan sonra, Cumhurbaşkanı’nın kendine has üslupla meydanlarda yaptığı tiratlar boş geliyor. Güçlü bir ses tonuyla konuşuyor ama toplum beklentileri açısından bakıldığında içi boş sözler söyleniyor.
Sonra iktidarın başkan adaylarının, söz gelimi Murat Kurum’un ya da Turgut Altınok’un “Bizi başkan yaparsanız emekliye şunu, dar gelirliye bunu vereceğiz” tarzındaki söylemleri de söz meclisten dışarı ama, halkı aptal yerine koyma anlamına geliyor. Hiçbir politik tavrı olmayan, diyelim ucuz ekmek, ya da et kuyruğunda bilmem kaçıncı kişi olarak sıraya girmiş insanlar bile, “Gelin bir kere de siz gece yarısı sıraya girin, ya da bize verilen maaşlarla bir hafta geçinin” diyerek ortadaki absürt gerçeği haykırıyorlar.
Ağlıyor insanlar. Öfkeli insanlar. “Utanıyoruz, ya da bizi bu hale getirenler utansın”...