Suudiler de kafa koparmakta fütursuz davranıyorlar, İranlılar da. Kafa koparma gerekçeleri kolay bulunuyor.
Ama bir yanlışı düzeltelim: Gerekçe mezhep aidiyeti değil. Ülkelerin nüfuz savaşı, maalesef mezhep kisvesine büründürülüyor ve böylece arkasına milyonların takılması sağlanıyor.
Bunu eskiden beri İran’ın yaptığı biliniyor.
Reha Çamuroğlu’nun “İsmail” isimli romanını okuyanlar, Şah İsmail’in Safevi nüfuzunu Anadolu topraklarına taşıma hesabını mezhep aidiyeti üzerinden yürüttüğünü görürler.
Bugün de en sıcak boyutlarını Suriye’de gördüğümüz ama bir süredir Bahreyn’de, Umman’da, Yemen’de devam eden olaylarda İran kaynaklı hesapların bulunduğu açıktır.
Suudi Arabistan’da başta Ayetullah Nimr olmak üzere 47 Şii’nin idamının ardından, İran’da “Devlet tepkisi” ile hareketlenip Türkiye dahil birçok ülkede yapılan protesto eylemleri, “Şii aktivizmi”nin nasıl merkezi bir boyut taşıdığının göstergesidir.
Bu “İran kaynaklı Şii aktivizmi”nin Suriye, Lübnan, Yemen gibi ülkelerde “silahlı” nitelik kazandığı ise çok açık. Mesela başlıklarını ve linklerini verdiğimiz şu bilgiler İran kaynaklı Şii aktivizminin hangi boyutlara ulaştığını bütün açıklığı ile ortaya koyuyor.
- Suriye’deki ithal Şii savaşçılar: (ttp://www.aljazeera.com.tr/)
- Iraklı Şii milisler sahabeye küfrederek motive oluyor: (http://www.hayder.org.tr)
- İranlı yetkili: Bağdat bizim başkentimiz