Konuşuldu, konuşuldu, konuşuldu.
Bugün karar günü.
Türkiye, benim gazetecilik – yazarlık hayatımda gördüğüm en yoğun propaganda sürecini yaşadı.
Muhalefet var mıydı, eh şöyle böyle.
Sistem değişikliği hamlesi Tayyip Erdoğan'a aitti ve onunla birlikte yürüyen büyük bir kadro, milleti yeni bir Türkiye'ye ikna etmek için seferber oldu.
Yeni bir Türkiye...
15 Yıllık Ak Parti iktidarının ardından, bu, yeni bir tırmanış iradesini ortaya koyuyor.
Tayyip Erdoğan, Ak Parti hareketinin lideri olarak yeni bir öneride bulundu ülkeye.
Bugün karar günü.
Millet oy verecek.
Milletin desteği hiç kuşkusuz önemli.
Bütün yollar milletle yürünür.
Millet ne kadar geniş yelpazeler halinde bir noktada buluşursa, o ölçüde güçlü bir yürüyüş gerçekleşir.
Benim “Türkiye'nin Türkiye olma mücadelesi” diye nitelediğim sürecin bir parçası mı olacak bu hamle, dilerim.
Bu karar gününde oylar kuşkusuz farklılaşabilir. Demokrasi, tercih yapabilmek bu demek.
Siyaset ortamında üsluplar gerilebiliyor. Okul münazaraları bile belli bir gerilime yol açar. “Barika-i hakikat (hakikat şimşeği) müsademe-i efkardan (düşüncelerin çatışmasından) doğar” denilir ya, bugüne gelen süreçteki tartışmaları da bu çerçevede görmek lazım. Sonuçta farklılıkların tamamı millet bütününü oluşturuyor. Ve yeni sistemin haklılığına dair görüşleri, muhalefet değerlendirmeli, muhalefetin itirazlarını da yeni sistemi önerenler değerlendirmeli. Sonuçta yeni bir yola çıkılacak ve bazı şeyler de “Göç yolda düzülür” özdeyişi içinde şekillenecek. Türkiye için iyi olana ulaşmak için.
Bugün millet kendisine sunulan teklife “Evet” derse, Türkiye'nin yarınlarının inşası için yeni sistem içinde sorumluluk verilenler yarın yine milletin bütününe hizmet verecek, millet bütününün desteği ile güçlü olacak. Yani tıpkı sorumluluk üstlenenler, Evetçi - Hayırcı ayrımı yapmaksızın hizmet edecek olduğu gibi, “Hayır” diyenlerin de sürekli yukardakilere takoz koymak gibi bir tavırları olmamalı.