Ak Parti dün “Evet” kampanyasını resmen başlattı.
Beklendiği gibi görkemli bir vitrin sundu. Ak Parti bu tür işleri başarı ile yapar.
Aslında kampanya bir süredir Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın kitle mitingleri ile ve medya ortamında devam etmekte idi.
İşin matematiğine bakılırsa “Evet”ten başka bir sonuç çıkması ihtimal dışı denebilir. Matematik şu: Anayasal düzenlemeyi kurgulayan Ak Parti ve MHP oyları yüzde 62'yi buluyor. Böyle bir matematikten “Evet” nasıl çıkmaz?
Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın mitinglerinde de coşku var.
Buna karşılık değişikliğe itiraz eden tarafın başat aktörü olarak CHP, deyim yerindeyse “Düşük profilli” bir muhalefet sergiliyor. Şu ana kadar Kılıçdaroğlu'nun gündemde varoluş miktarı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a göre oldukça sınırlı. CHP'nin ve Ak parti MHP dışındaki oyları topladığınızda da “Hayır” oyları yüzde 50'lere ulaşmaktan çok uzak gözüküyor.
Böyle bir matematikten “Hayır” nasıl çıkar?
CHP bu tavrı “stratejik tercih” gibi sunuyor. Ama zaten yapıp yapacağı da bu denebilir.
Fakat “Evet dünyası”nda açıkça gözlenen bir kaygı da var.
Normalde Türkiye siyasetinde yüzde 65-35, hatta yüzde 70-30 gibi bir dağılım olduğu farz edilir. Yani diyelim Ak Parti'yi muhafazakar zeminin, MHP'yi de “milliyetçi” zeminin temsilcisi olarak görsek, muhafazakar – milliyetçi zemine Saadet'i, Büyük Birlik'i, Hüdapar'ı eklesek, bütün bu toplum alanını heyecanlandıracak bir proje, yüzde 70'leri yakalayabilirdi. Üstelik bir seçim değil referandum söz konusu. Yani farklı toplum kesimlerini aynı potada eritebilecek önerilerin halk oyuna sunulduğu bir platformdur referandum.