Vicdan, kalb, merhamet, şefkat, adalet, helalleşmek, sekinet, iletişim. . . . kelimelerini seviyorum. Söylemlerin kıran – kırana bir nitelik kazandığı, kategorik kamplaşmaların oluştuğu, stratejilerin yokedicilik üzerine şekillendiği dönemlerde o kelimelerin oluşturduğu iklime yönelik içimdeki çağrı daha bir cesamet kazanıyor. Pazar günü biri Sabah’ta, diğeri Cumhuriyet’te, yani iki zıt medya dünyasında iki mülakat okudum. Sabah’taki Binali Yıldırım’la yapılan mülakattı. Aşağı yukarı iki sayfalık mülakatta Binali Bey, eşi hanımefendi ile adeta aile ortamında görüntü veriyor, değerlendirmeler yapıyordu. Kendisine siyasi jargona soktuğu “organik kampanya”nın ne olduğu soruluyor: Cevabı şu: “- Üzerinde kurgu yapılmış, senaryosu hazırlanıp ona göre icra edilen bir kampanya değil de, bir yere gidip orada arabadan inip, rastgele insanlarla temas etmek, onları dinlemek üzerine kurulu… Hayatın normal akışında nasıl davranıyorsak o şekilde bir kampanyayı kastediyorum.