Can Dündar - Erdem Gül davasını takibe gelen konsoloslar, çok açık ki, yargıya baskı yapmak için oradalar.
Yine çok açık ki bunu, başkentlerinden bağımsız olarak yapmış değillerdir. Yani bu tavırlarının arkasında her birisinin bağlı olduğu ülkenin politikası vardır. Yani o ülkeler de, Can Dündar - Erdem Gül davasında Türkiye’nin hassasiyetlerini ıskalayan, görmezden gelen, hatta dışlayan bir tavrın içindedirler.
Yine çok açık ki olay, basın özgürlüğü konusundaki hassasiyetin çok ötesinde, hatta Türkiye’nin şu andaki yönetim tarzına karşı tavrın çok ötesinde bir siyasi duruşu ifade etmektedir.
Bu diplomatlar, yaptıkları işin tepki çekeceğini tahmin etmemiş olamazlar. Tayyip Erdoğan’ı azıcık tanıyorlar ise halk zemininde de karşılık bulacağı kesin olan bir tepkiye bizzat Tayyip Erdoğan’ın sözcülük edeceğinden de şüphe duymaları söz konusu olamaz.
“TIR operasyonu” Türkiye’nin Suriye, hatta tüm Ortadoğu politikaları bakımından ne kadar hassas bir konu ise onun devamı mahiyetindeki Cumhuriyet yayınının da o kadar hassasiyet oluşturacağını, diplomasiye adım atan herkes görebilir. TIR operasyonu, nasıl ki, Türkiye’yi DAEŞ’e destek veriyor konumuna düşürmek ve savunma pozisyonuna itmek için kullanılmışsa, Cumhuriyet yayınının da aynı kumpasın bir parçası olduğuna inanan bir ülkede siz, bu kumpasın uzantısı haline geliyorsunuz.. Bunu göze alıyorsunuz. Böyle bir tavır, çok ciddi bir tercihi gerektirir ve o konsoloslar bu tercihi, Türkiye’ye rağmen ve tepkileri göze alarak yaptılar.