Kızılay’daki canlı bomba eyleminden sonra terörün intihar sürecine girdiğini yazmıştım. Doğu-Güneydğu’da bazı ilçelere el koyma, hendek kazma, barikat kurma ve özyönetim ilanları da intihardı, Kızılay’da gerçekleştiren eylem de intihardı. Ve dün İstiklal caddesinde gerçekleştirilen eylem de intihar eylemidir. “İntihar” diye tanımlarken şunu demek istiyorum: Bu eylemlerin içinden hiçbir ideoloji ve siyasi hedef adına bir sonuç üretmek mümkün değildir. Sur’da ne hendek kazarak ne de barikat kurup arkasına üçyüz-beşyüz militan dikerek devletle başa çıkmak mümkün değildir. Eğer devlet, “Vay be, sizden korktuk” diyerek boyun eğmeyecekse, o zaman oraya yerleştirdiğiniz militanların tamamını ölüme yatırmışsınız demektir. Ne oldu Sur’da, Silopi’de? Öldüler ve öldüler... Maalesef kendileri ile birlikte şehirleri de öldürdüler. O ilçelerin sade insanları, o çok politik bilinci olan militanlardan çok daha akıllı çıktı ve mümkün olan ilk fırsatta evini barkını terkedip, Kürt kimliklerini de alarak gitti ve militanları güvenlik güçleri ile başbaşa bıraktı. Eğer onlar orada kalsalardı, hiç şüphesiz güvenlik güçleri daha mütereddit davranacaktı. Ama halk, “Bizim sizinle alakamız yok, işte karşınızda askerler - polisler, onlarla ne haliniz varsa görün” dedi. Sözümona o halk için dağa çıkmışlar, silaha sarılmışlar ve dağdan inip yerleşim yerlerinde mevzilenmişlerdi.