Eskiden biz yazardık, söylerdik, “Kurt kuzuyu yemeye niyetlenmişse, suyun üst tarafındayken alt taraftaki kuzuya ‘suyumu bulandırıyorsun’ dermiş” diye…
Okullarından atılan başörtülü kızlarımız, okullarda kameralarla kovalanan başörtülü öğretmenler için, saçını ne ile örteceğini bilemeyen hem de amirine “saçım açık” demeye çalışan mesela hemşireler için…
Ya hemşire giyimini – kuşamını beğenmediği bir hastaya kötü muamele yaparsa… Ya başörtülü hakim karşısına gelen sanığa sırf giyim kuşamı için adaletsiz davranırsa, ya başörtülü güvenlik görevlisi maazallah maazallah ….. Suyu bulandırmanın bin türlü hali olmaz mıydı?
Anlat anlatabilirsen… Hak dedik, hukuk dedik, demokrasi dedik, insan hakları dedik, AİHM’den söz ettik, Avrupa’dan Amerika’dan örnekler verdik… Bir türlü suyu bulandırıyor olmaktan kurtulamadı kız çocuklarımız… Kurta laf anlatmak kolay değildi…
Katsayı zulmüne uğrayan İmam Hatipliler için de dert döktük yıllarca… Bu haksızlık dedik, bir ülke kendi çocuklarının kanadını kıramaz dedik… Siyasal Bilgiler ya da Hukuk fakültelerindeki İHL kökenli öğrenci oranını saydılar, suyun bulandırıldığını ispatlamak için… İHL’lerden mezun olanların yüzde kaçının İlahiyat’a gittiğini saydılar… “Hani bunlar imam olacaktı” dediler. Su hep kuzu tarafından bulandırılıyordu, çünkü Kurt kuzudan güçlüydü… Elde “devlet” gibi bir güç vardı.