Bizim mahalledeki arkadaşlar, ne kadar başarılı bir dış politika operasyonu yaptığımızı kanıtlamaya çalışıyorlar. Haklılar, bu günlerde bu savunma dili gerekiyor.
Ben ise böyle zamanlarda liderlerin yüreğinde yaşanan sancıyı düşünüyorum.
Mesela AB ile müzakereler yürütüyorsunuz ve bir gün AB, Kıbrıs Rum kesimini tam üye olarak bünyesine katıyor. Benim “kalleşlik” diye nitelediğim, “Bu bir bilek bükme operasyonudur” dediğim olayı, o günlerde Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu nasıl karşılamıştır acaba? “Kalleşlik” vs diyemediler kuşkusuz ama ortaya konan adaletsizlik karşısında yüreklerindeki isyanı görmemek kabil mi?
- Yüz yıllık parantez yok mu İslam dünyasında? Onu kaldırmak gibi bir dert yok mu?
- Sykes-Picot düzeni yok mu? Bölge, neo - sykes - picot projelerine göre dizayn edilmeye çalışılmıyor mu?
- İslam dünyasının İslam dünyası olabilmesi diye bir dev mesele yok mu?
- Arap Baharı’nın Mısır’da durdurulması, Suriye’de Esed’e yol verilmesi, İhvan’ın Suudi Arabistan tarafından terör örgütü ilan edilmesi İslam coğrafyasının acayiplikleri değil mi?
- 28 Şubat, Erbakan’ın D-8 Projesi ile Türkiye’yi dünyada farklı bir konuma getirme iradesine yönelik bir darbe değil miydi?
- Ak Parti ile Refah arasındaki fark, özellikle dış politikada reel politika - ideal politika çerçevesindeki fark değil miydi?
- “Dünya 5’ten büyük” derken, bir gerçeği ifade etmiyor muyduk? Ve aynı zamanda Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin’in ayağına basmış olmuyor muyduk?
- Bölgede İsrail’in nükleer varlığına dikkat çekerken bir gerçeği seslendirmiş olmuyor muyduk?
- Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun söylemlerine giren “Kut’ül Amare zaferi” nin yüreklerde bir karşılığı olmamış olabilir mi?
Reel politik, gücünüzün yettiğidir, kalbinizin istediği değil. Kalbinizin istediğine ulaşmak için kozayı örersiniz, örersiniz, örersiniz.