Mevcut sistem içinde çiftbaşlılık sorununu görmezden gelmek mümkün değil. Seçilmiş olmayan Cumhurbaşkanları döneminde bile Cumhurbaşkanı - Başbakan ilişkilerinin müdahaleler yüzünden gerildiği cümlenin malumu.
Şu anda Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasındaki ilişkinin, hem Erdoğan’ın hem Davutoğlu’nun ifade ettiği gibi çok eskiden beri tanışıyor ve ilişkileri farklı bir hukukla belirlenmiş olmaktan dolayı problem üretmediği, ama problem potansiyelinin mevcudiyeti de görmezden gelinemez.
Geçmişte Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan arasındaki ilişki de, Erdoğan - Davutoğlu ile aynı kodları taşımış olmasına rağmen çiftbaşlılık gündemi oluşmasının önlenemediği biliniyor.
Bir şeye daha işaret etmek lazım:
Ak Partili sözcüler, daha Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmadan önce “Cumhurbaşkanı halk oyu ile seçilirse fiilen başkanlık, yarı başkanlık sistemi başlar” demişlerdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da seçildikten sonra, “Halkın seçimde yüzde 52 oy vererek fiili başkanlığı başlattığını, Meclis’e düşen görevin bunun hukuki çerçevesini düzenlemek olduğunu” söylemişti.
Şu anki fiili durum ne, diye baktığımzda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetimde etkin olduğunu görmemek imkansız. Kuşkusuz Davutoğlu da, Başbakanlığın hakkını vermek için çaba gösteriyor, ancak Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının, “sorumlu olmama” boyutu aynı kalmak kaydıyla daha önce Meclis içinden çıkan Cumhurbaşkanlarına göre çok daha belirgin olduğu muhakkak.
Sistem tartışmasının sorularla gündeme gelmesi, Cumhurbaşkanının, Başbakan’ın, parti sözcülerinin görüşlerini belirtmesi de önlenemiyor. Dolayısıyla tartışma her dem sıcaklığını koruyor.
Buraya kadar yazdıklarımı herkes bilir, muhakkak ki muhalefet de bilir.
Ancak muhalefet sistemi tartışmaya, çıkış yolu arayışına katkı sunmaya henüz yanaşmıyor.
Sebebi ne olabilir?
Mevcut durumun ideal nitelikte olduğunu mu düşünmektedirler?
Şu an Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki ilişkinin ideal bir uyum içinde seyrettiğini, bundan da ülkenin kazançlı çıkacağını mı hesap etmektedirler?