Uzunca bir süredir Anadolu'nun birçok yerinde“Türkiye'de ve İslam Dünyasında Neler oluyor - Büyük Hesaplaşma” konulu konferanslar veriyorum.
Daha önce de yazmışımdır, bu konferanslarda olan bitenin “Türkiye'nin Türkiye olma, İslam dünyasının İslam dünyası olma mücadelesi” çerçevesinde cereyan ettiği tezini işliyorum.
Meselenin Türkiye boyutunda, 1923'ten bu yana yaşananların sistem alanında bir “Sancı”yı aşma çabası olduğunu, sancının da özellikle Din-Devlet-Toplum ilişkileri alanındaki sağlıksız yapıdan kaynaklandığını belirtiyorum.
Tek Parti dönemi.
Çok partili hayatta Mesut Yılmaz'ın tanımlaması ile “Çok parti olsun ama her partinin damarlarında tek parti ideolojisi aksın” yaklaşımının, Türkiye'yi 6 askeri müdahale ile karşı karşıya bıraktığını, Ak Parti'nin payına da bir e-muhtıra, bir kapatma davası, bir darbe girişimi ve çok sayıda cuntalaşma düştüğünü anlatıyorum.
Mücadelenin bir boyutunun kaçınılmaz olarak İslam dünyası ile bağlantılı olduğunu ve uluslararası ilişkileri ilgilendirdiğini kaydediyor, tüm sürecin Türkiye'deki ve İslam dünyasındaki anormal yapıdan kurtulmak ve “normalleşme”yi gerçekleştirmek istikametinde olduğunu söylüyorum.
Şu anda sistem sancısını giderme yolunda yeni bir adımı var Ak Parti'nin.
Yeni sistem önerisine “Tek Adam” suçlaması getiriliyor ve Sayın Cumhurbaşkanı da ona cevap veriyor.
Ben önerilen sistemin “Tek adamlaşma” getirmeyeceğine ilişkin tüm cevapları kayda değer bulabilirim. Ama CHP'ye, Kılıçdaroğlu'na cevap verirken “Atatürk de tek adamdı, İsmet İnönü de tek adamdı” tarzındaki bir cevabı tartışmaya açık görürüm. Hele bu sözden “Yeni sistemin de Atatürk ve İsmet İnönü gibi bir yönetim üslubu getirdiği”ni anlamamız gerekiyorsa, o zaman daha da sıkıntılı bulurum.
Bu tarz bir yaklaşıma, CHP'nin – Kılıçdaroğlu'nun bir cevabı olmayabilir. Sonuçta onların kutsadığı bir dönemi ifade ediyor çünkü Mustafa Kemal – İnönü dönemleri. CHP'nin mazisini inkar etmesi gerekir o dönemi yargılaması için.
Ama biliyoruz ki o dönem “Tek Parti” dönemidir.