“Dış güçler” bizim – iç dış politikamızın önemli, hassas, kritik bir söylem alanı. Son zamanlarda ilginç bir hareketlilik yaşanıyor “Dış güçler” alanında. Bugün biraz ona bakalım, istiyorum.
Şu sorularla girelim konuya:
Ne dersiniz ne yapmalı bu “Dış Güçler”i? Nasıl hizaya sokmalı? Nasıl baş etmeli? Nasıl zararsız hale getirmeli? Faydalı hale getirmek mümkün mü? Dış güçsüz bir dünya mümkün mü? Başkalarının dış gücü yok mu, onlar nasıl baş ediyorlar bu mesele ile? Dünyada “Dış güçler”i bizim kadar gündemde tutan başka ülke var mı?
Biden’la şöyle tatlı bir görüşme yapamadık gitti. F-35’ten vazgeçtik, şimdi F-16’larda bile sorun çıkıyor. Biz çok istiyoruz ilişkileri düzeltmeyi ama belli ki orada birileri bu işe takoz koyuyor.
Putin’le görüşüyoruz ama şu Ukrayna işi mide bulandırıcı. Hele Kırım’ın işgali. Putin de Hitler gibi bir “Lebensraum - Hayat alanı” peşinde mi ne? Sovyetler’in enkazından bir Rus devi üretmeye çalışıyor. Boş bulduğu yere giriyor. İşte Suriye’de, işte Libya’da, bir bakmışsınız Karabağ’da, Kazakistan’da…
Avrupa’da olmak istiyor, Kafkasya’da, Asya’da olmak istiyor. Acaba Putin’in – Rusya’nın “Hayat alanı” hesaplarından biz de kuşkulanmalı mıyız? Yoksa Putin’le sıcak sıcak görüşebiliyor olmak kuşkuları baskılamak için yeterli mi?
Bizimle tarihi – kültürel bağları bulunan Kırım işgalini çok çabuk içimize sindirmiş gibi gözükmüyor muyuz?
Amerika’nın, hatta tüm Batı’nın devri bitti, güç merkezi Asya’ya geçti ya, küresel anlamda bir “güç kayması” yaşanıyor ya, öyle okumuştuk akışı ya, ne oldu birdenbire Ortadoğu’da Amerika’nın oyun planına yakınlaşmaya mı başladık?