Geldik yine “Kürt sorunu”na… Orda bir yerde bir depreşme halinde duruyordu. İçerde dışarda teröristlere karşı darbeler vurulmuş, güvenlik güçleri az sayıdaki teröristin ayakkabı numaralarına kadar bilir hale gelmişti.
Ama herkes biliyordu ki orada bir yerlerde “Kürt sorunu” diye bir ukde vardı. Devletin gözü Kuzey Doğu Suriye’deki yapılanmadaydı mesela… İlişkiler iyi gidiyor gözükse de Kuzey Irak’taydı mesela. “Dış Kürtler nereye gidiyor?”daydı. Birilerinin dış Kürtler üzerine kurduğu oyundaydı.
Aslında “Dış Kürtler”e ilişkin kaygı, “İç Kürtler”in “Sorun niteliği”nin ortadan kalkmamış olmasıyla bağlantılı idi.
“Çözüm süreci” akamete uğramıştı. Masalar devrilmişti. Yıllar “Kim devirdi?” sorusu ile geçerken, ülke, çözüm sürecini başlatan siyasi irade ile en başat karşıtının iktidar ortağı olduğu bir noktaya gelmişti.
Sorun öyle de böyle de devam ediyordu. Kürt siyasi hareketi, iktidar ortakları tarafından Meclis’teki yansımasının “Terörün uzantısı” diye nitelenebileceği ölçüde göz...