Öncelikle “Adana mutabakatı” hadisesinin bir “Putin sürprizi” olduğuna işaret etmek gerekiyor. Sürpriz, bizim için. Çünkü o ana kadar gündemimizde bu konu yok. Mutabakat bizimle Suriye arasında olmuş ama 21 yıl önce imzaladığımız belge, 8 yıldan beri boğuştuğumuz bir arenada aklımıza gelmemiş.
Ne hissetmiştir Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin’in konuşmasında “Adana mutabakatı” diye bir belgeden bahsedilince?
Dışişleri bu söz söylenir söylenmez herhalde harıl harıl mutabakat metnini bulmaya ve orada ne söylendiğine bakmaya çalışmıştır.
Rus Dışişleri’nin hafızası ve bizim Dışişlerimizin hafızası...
Adana mutabakatı hadisesinin, “dış politikanın neleri gerektirdiği, neleri zaruri kıldığı” noktasından da bakarak değerlendirilmesi lâzım.
İkinci konu, mutabakatın gündeme getirilmesinin Rus dış politikası için nasıl bir anlam taşıdığı hususudur. Belli ki ülkeler, başka ülkenin kara kaşı kara gözü için formül üretmezler. Suriye’de bir Rus politikası vardır ve Putin’in bu sürprizi de Türkiye’nin önüne bir imkan açıyor gibi yaparak, bizi kendi pozisyonuna uygun noktaya getirmektir. Öyle “uygun bir nokta” bizim için de uygun olabilir, olmayabilir onun için ‘yeme’ saldırmadan önce bir kere daha değerlendirme yapmak faydalıdır.