Yazının son paragrafları şöyleydi:
“Askere ulaştınız, iğdiş ettiniz, polise ulaştınız iğdiş ettiniz, hakime-savcıya ulaştınız iğdiş ettiniz, “İmam”lığı fesat kurgucusu haline getirdiniz, öğretmeni soru çalma eylemine bulaştırdınız…
Türkiye’deki “dini hizmetler”in kaç yılına zarar verdiniz,
kaç gencin zihnine zehir akıttınız anlayabiliyor musunuz?
Ruz-i mahşerde yakanıza kaç insanın yapışacağını öngörebiliyor
musunuz?
Ve bu işin tevbesi üzerinde düşündünüz mü?”
***
“Tevbe” kelimesi üzerinde duruyordu yüksek seviyeli güvenlik görevlisi.
“-Çıksalar, diyordu, biz milletimize, devletimize karşı büyük günah işledik. Af diliyoruz milletimizden, devletimizden. Adalete teslim oluyoruz. Verilecek cezaya razıyız. Ancak bizim ardımızdan gelerek, bize güvenerek yürüyen insanlar olanlardan sorumlu değildir, deseler”
Bu düşüncesine eklediği bir gerekçe vardı. “Büyük acı birikiyor toplum zemininde. Uzun yıllar toplumu etkileyecek bu acı. Toplumu bundan kurtarmak lazım.”