Aslında Washington Post havacılık alanındaki“Trump katakullisi”nin bütün boyutlarını yazmış. Katakulli dediysem, hafife alınmasın.
Bu, yeni ABD Başkanı'nın İslam dünyasına karşı namluya sürdüğü yeni bir mermi. Dünlerde bu mermi, 8 İslam ülkesine özel vize uygulaması şeklindeydi, bugün, içine Türkiye'nin de dahil edildiği bir saldırıya dönüşmüş bulunuyor.
Washington Post'taki makalede, çok farklı uzmanların görüşleri ile özetle;
“- Bu, deniyor, kesinlikle güvenlik eksenli bir karar değil. Terör ihtimali ise bunun Brüksel veya Paris'te olmayacağının garantisi yok. Ayrıca kargoya verilen laptop veya bilgisayarın terör aracı olmasını nasıl önleyeceksiniz? Bunlar bahane.
“- Asıl, Bir, Amerikan şirketlerini Katar, Emirates, Türk Hava Yolları gibi yükselen havayollarına karşı koruma yönünde ticari savaş var.
“İki, İstanbul, Dubai gibi, Avrupa, Asya ve Afrika'dan transit geçişlerde kullanılan şehirleri “güvenlik riskli” bağlantı alanları haline getirme ve caydırma hesabı var.
“Üç, bu listeye bu defa Türkiye'yi de dahil etmek suretiyle, Türkiye'ye karşı özel geliştirilmiş bir tavır söz konusu.”
Başlıkta “Savaş” dedim. Tabii ki “tehlikeli” bir kelime savaş.
Ama sanki bizdeki politik - medyatik dil de, işi “savaş boyutu”nda görüyor izlenimi veriyor.
Eğer gerçekten ekonomik boyutta olsa bile, bir “Savaş”tan söz ediyorsak, işin o raddeye geldiğini düşünüyorsak ve bizim dilimiz de o ölçüde sertlik kazanmışsa, o zaman, mesela Amerika'ya “Bu yaptığınız tutarsız” demek gibi itirazlar, çok netice vermez. Çünkü bu bir güç kullanımıdır, sizin canınızı acıtacağı biline biline seçilmiştir, onu, ancak aynı tarzda canını acıtacak bir hamle ile durdurabilirsiniz. Sizin söylemden başka bir yaptırımınızın olmadığı bilindiğinde, daha çok canınızı acıtırlar.