En sıcağı, Abdülfettah el – Sisi ile görüşmek üzere Mısır’a gitmek. New York’ta BM genel kurulu için bir araya gelindiğinde başkanlar onuruna verilen yemekte “Aynı masaya oturmayı kendini inkâr” olarak nitelemekten buralara geliyoruz.
Mursi’yi gözardı etmek anlamına geleceğini bilerek buraya geliyoruz. “Darbelere karşı çıkmak” gibi bir ilkesel yaklaşımdan sonra buralara geliyoruz. Mursi ile ilgili duygular silindi mi, Sisi’ye yönelik darbeci ithamından vaz mı geçildi?
Tayyip Erdoğan gibi “karizma”nın olağanüstü önem taşıdığı bir insan bunu yapıyorsa, bunu kendi prestiji için yapmayacağına göre kolay bir durumda olmadığımızın işareti olur bu.
“Kaşıkçı cinayeti”nden sonraki müthiş suçlamaların ardından Suudi Arabistan’la sıcak ilişkiler kurma girişimi, aynı şekilde 15 Temmuz’un arkasında olduklarını meydanlarda seslendirdikten sonra Birleşik Arap Emirlikleri ile her şeyi unutan temaslar geliştirmek de, çok zor durumda olmadan benimsenecek davranışlar değil.
Bun burada olduğum sürece cezaevinden çıkamaz...