Evet, Suriye’de oyuncuyuz. “Beşşar Esed demokratik reformlar yapsın”dan yola çıktık, “Rejimin zulmü ortadan kalksın”a, oradan muhalefetin desteklenmesine, oradan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) isimli bir silahlı mücadele grubunun oluşumuna ve desteklenmesine, bu arada “Türkiye teröristleri destekliyor” kampanyasını göğüslemeye, oradan 3 milyon 600 bin Suriyeliye kapıları açmaya, oradan Suriye’de kamplarda on binlerce insanın barındırılmasına, oradan Suriye içinde güvenli bölgeler oluşturmak için Fırat’ın batısında Fırat kalkanı ve Zeytindalı gibi askeri harekat yapmaya, oradan rejimin arkasında duran Rusya ile yaşanan gerilime, oradan Rusya’yı görmezden gelerek olmuyor yaklaşımı ile yeniden iletişim kurmaya, Suriye’de başından beri rolü bulunan İran’ın da dahil olduğu Astana – Soçi mutabakatına…. sonra Fırat’ın doğusu duyarlılığına, Amerika’nın orada bir terör devletçiği kurdurma hesaplarına – hamlelerine, Amerika ile yaşanan gerilimin güvenli bölge mutabakatı ile sonuçlanmasına… Süreç devam ediyor ve Türkiye’nin diken üstünde konumu da devam ediyor. Suriye işi nasıl çözümlenecek, tahmin edebilene aşk olsun, demek gerekiyor. Türkiye neyi istiyor, diye sorulduğunda şunların altı çizilebilir: 1-Suriye’de demokratik bir yapı kurulması. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle “Ellerinde yüzbinlerce insanın kanı bulunan rejimle (Esed yönetimi ile demek) olmaz bu. Demek ki Esed’siz bir yönetim istiyoruz. Bunun yanında Türkiye’nin destekleriyle oluşmuş bulunan ÖSO’nun yeni sistem içinde rolünün belirlenmesi. 2-Suriye’nin özellikle Türkiye sınırlarında Türkiye’yi tehdit edecek herhangi bir terör yapılanmasına izin verilmemesi. Türkiye’nin tehdit algısı, Irak sınırından Türkiye sınırına kadar uzanan bölgede PKK – PYD inisiyatifinde devlet benzeri bir yapının oluşması noktasında toplanıyor.