Ama tasavvufu – tarikatları da yazmak lazım. Orası da Türkiye’nin hassas alanlarından birisi. Bir şeyh vefat etti, bir köyde defnedilen cenazesine yüzbinlerce insan katıldı ve o tarikatla ilgili bazı bilgiler kamuoyuna yansıdı, insanlar “Aaaa, böyle miymiş?” diye şaşkınlık yaşadılar.
Henüz yazamadım. Son günlerde “Okur yorumları” ile meşgulüz ya… Bir okurum aynen şöyle yazmış:
“Yıllarca Altınoluk dergisi tasavvuf
konulu başyazılar yazan birisi olarak Menzildeki vefat sonrası
ortaya çıkan durum hakkında niye tek kelime yazmıyorsunuz?
Tasavvufun temsilinin saltanata dönüşmesi sizi rahatsız etmiyor
mu?
“Gavs-i sani” öldüğüne göre hangi oğul “Gavs-i salis” makamına
geçecek ve hangi liyakat ile?
***
“Bunlar artık beni ilgilendirmiyor” derseniz o da
tercihinizdir saygı duyarım ancak topluma karşı sorumluluğunuz var.
Hiç değilse Altınoluk yazılarınızı okuyanlara.
Selam’
Ne denebilir ki? Yazacak, yazılması gereken çok şey var tabii ki…...