Rusya ile ilişkileri düzeltmeye çalışıyoruz, bu önemli. Çünkü komşuyuz ve bir çok alanda temas halindeyiz. Türkiye, tarih boyunca da “Rusya’nın şerri”nden emin olma hassasiyetini göstermiş.
Her şey süt-liman olmuş sayılmaz, hala gerilimin başlama zemini olan Suriye, iki ülkenin stratejik değerlendirmelerine (acaba hesaplaşmasına mı demeliydim?) konu olacak.
Ama Rusya gerilimini söndürme hamlelerinin yanı başında Batı ile ilişkilerde yaşanan gerilim gündemi var. Alt alta sıralanacak sıcak problemler söz konusu. Ama çok daha temelde, küresel okumalarda farklılaşma gerçeği ile karşı karşıyayız.
Dünkü yazımda şöyle bir cümle vardı:
“Ve şu son darbe girişimi, eğer bir uluslar arası odağın desteği söz konusu ise, o odağın “Türkiye’nin Tayyip Erdoğan tarafından ele geçirilmesi”ne karşı bir hamlesi değil mi?”
Yani uluslararası bir odak, isterseniz buna “Üst akıl” diyebilirsiniz, Türkiye’yi kimin yöneteceği konusunda kendisinin de belirleyici rolü bulunduğunu düşünüyor, Tayyip Erdoğan’ın yönetmesini istemiyor, hatta halk iradesi ile gelmiş olsa dahi bunu “Devleti ele geçirme” olarak görüyor ve buna mani olmak istiyor. Bunun için de “Our boys - Bizim oğlanlar” diye nitelediği iç odakları harekete geçiriyor.
15 Temmuz böyle midir?