Hemen söyleyeyim: Hem sistemik yetkilerinin, yetkilerinden öte fiilen oluşturduğu gücün neredeyse sınırsız nitelik kazanması hem de etrafında kendisini uyaracak hiç kimsenin kalmamış olması. Bu ülke için problemdir, evet, ama Erdoğan’ın kendisi için de problemdir.
Bunu ister kendisi istemiş olsun, ister etrafındakiler birer birer uyarıcılık vasfını kaybetmiş olsunlar, şu anda Tayyip Erdoğan, hatalı veya değil ne yapsa dizginlenmeyecek bir konumda bulunuyor.
Ak Parti olarak yola böyle çıkılmamıştı. Eşitler arasında birinci konumdaydı, evet ama, başlangıçta “Ortak akıl” diye bir ilke herkesi bağlıyordu.
Bir Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener, sonraları Cemil Çiçek…. Refah, ANAP deneyimini yaşamış isimlerdi. Bir kısmı Erbakan Hoca’nın belirleyiciliğinin içinden çıkıp gelmiş, basbayağı siyasi kişilik sahipleriydi.
Yeni bir parti kuruyorlardı. Ortaya bir irade koyuyorlardı. Siyasi yürüyüş için her şeyi konuşma imkanları vardı. Bir kişi öne geçirilecekse, onun sınırlarını belirleme durumundaydılar.
O dönemde birisine “Sana yetkiyi verdik, dilediğin gibi hareket...