Devletin çözüm sürecindeki en büyük hatası, Öcalan’a, HDP’ye, Kandil’e “Kürtlerin temsili” pozisyonu sağlamasıydı.
O dönemde bölgeden gelen “Kürt sorunu sadece bunlarla konuşulursa bunların bölgedeki hakimiyeti çok daha keskin hale gelir” şeklindeki itirazlar ne yazık ki yeterince görülmedi. Yine bu yönde, başka bölgelerde ifade edilen ve raporlara geçen “kuşkular” da yeterince dikkate alınmadı.
Bu, PKK çizgisindeki oluşumların, uluslararası planda da “Kürtlerin temsili” rolü içinde görülmesine imkan sağladı. Hatta uluslararası odakları sıcak Suriye gündemi dahil bölgenin tanziminde Kandil’i “partner” olarak görmeye sevk etti.
Kandil de “partner”likten yola çıkarak “Rojava - Türkiye denklemi”ne ilişkin bir strateji geliştirilebileceği düşüncesine kapıldı.
Sonrası, devletin, sorunun çözümü için hayati değerde gördüğü çözüm sürecinin akamete uğraması, daha kötüsü, bu süreçte devletin esnek tavrı içinde bölgenin silah ve patlayıcı deposu haline getirilmesi ve bugünlerde bölgede görülen savaş iklimine gelinmesidir.
Bu sonucu gören bir devlet duyarlılığı olmalıydı, diye düşünüyorum. O zaman belki ilçelerde devlet hakimiyetinin sağlanması için bunca sokağa çıkma yasağı, insanların bunca mağduriyeti gerçekleşmez ve tabii bunca şehit verilmezdi.
Neyse... Yine de zararın neresinden dönülse kardır diyelim.
Şimdi...
Devlet kararlılıkla terör örgütünün üzerine gidiyor ve “sokak sokak temizleme” iradesini sergiliyor.
Örgütün ülke içindeki ümidi bitirilsin ki, Suriye üzerinden bir fesat planı amacına ulaşmasın.
Bunun yanında devlet, “Kürtlerin temsili” meselesinde, çok daha farklı temsiliyet merkezleriyle iletişim sağlıyor. Devletin bu yönelişinin sağlıklı ilerlemesi, yani doğru temsil alanlarının bulunması ve istikrarlı biçimde o temsilin ete kemiğe büründürülmesi de hayati önem taşıyor.
Bunun yanında terörle mücadelenin şu anda yoğunlaştığı bazı ilçelerin temizlenmesiyle sona ermeyeceği, çok daha uzun vadeli bir mücadele stratejisi oluşturma zarureti de açık.
En son medyaya yansıyan “etekli teröristler” olayı, belki de sembolik anlamda terörün hangi kılıklara bürünebileceği bakımından ilginç bir örnek oluşturuyor.
Terör örgütü, sadece elinde silah olanlardan ibaret değil.
MGK kararlarına giren “Legal görünümlü illegal yapı” tanımlaması belki de en çok PKK terör örgütünün bağlantılı yapılarına denk düşüyor. “Uzantısı” diye nitelenebilecek siyasi, diplomatik, kamu kurumu (mesela belediyeleşmiş) ve STK nitelikli kaç organizasyon sayılabilir, bakmak lazım.
Kanaatimce şu sıralar şunlara dikkat etmek gerekiyor: