Özyönetim ilanları” bir intihar eylemi idi. En aptal örgüt bile, Türkiye’nin bir ilçesine el koyduğunuzda size, “Peki madem, orası sizin olsun” denmeyeceğini ve boynunuzun vurulacağını bilir.
2012’de örgüte dağlarda “Vur ve kal” talimatı verildi ve 1200’e yakın militan dağlara gömüldü.
2013 sonrasında şimdi adı geçen ilçelere yığınak yapıldı, sonra hendek ve barikatlar inşa edildi ve “Devlet buraya giremez” dendi. Şu ana kadar 1200’ü aşkın militan da bu özyönetim furyasında yıkılan ilçelerin enkazı altında kaldı. Örgüt, buradan bir kurtarılmış bölge çıkacağını zannetmişse çıldırmış olmalı.
1980 öncesinde Fatsa’da böyle bir yapı oluşturulmuştu. Terzi Fikri diye biri ilçeye el koymuştu. Hayret ediyorduk, devlet nasıl müsaade eder böyle bir yapılanmaya diye... 12 Eylül geldi ve “Terzi Fikri işi” bitti. Acaba Terzi Fikri ve onun arkasındaki örgüt mensupları, “Biz ilelebet Fatsa Halk Cumhuriyeti(!)ni yürütürüz” diye mi düşünmüşlerdi?
Sur’da, Silopi’de, Nusaybin’de yüzlerce hendek ve barikat kazılmış. Örgüt yığınak yapmış. İlçelerde üstlenen binlerce militandan söz ediliyor. Bunların “Bu iş bayağı oluyor” gibi bir özgüven oluşturması mümkün. Hele kimi uluslararası odaklar da Kobani’den başlayarak “Kürtlerin çağı başlıyor” gibi bir ümit pompalaması yapmışsa ve size “Kürtlerin temsilcisi” payesi vermişse, çılgınca eylemlerin heyecanını oluşturmak işten bile değil. Zaten intihar eylemleri ya beyin afyonlamaları ile ya da böyle gazlamalarla gerçekleşir. 2012’de Gabar ve Cudi dağları buna tanıktır ve şimdi de Sur, Silopi tanıktır, ve peşinden Yüksekova, Şırnak gelecektir. Bakın, uzun süre Ak Parti’de genel başkan yardımcılığı yaptıktan sonra HDP’ye geçen Dengir Mir Mehmet Fırat, Kürtçe Rudaw tv’ye “Şehirlerde özyönetim ilan edilmesinin mantığını anlamıyorum” demiş. Mantık hala çalışıyorsa, bu işleri mantığa sığdıramazsınız. Ama mantık devreden çıkmışsa...