Fransa’daki “Sarı Yelekliler isyanı”nın bütün dünyadan ilgiyle takip edildiğini düşünmek yadırgatıcı değil. Her ülke bir yönüyle olayı kendisi ile ilgili bulabilir.
Dünya geçtiğimiz yıllarda “Arap Baharı” sürecini yaşadı.
Sovyet nüfuzu altındaki ülkelerde “Turuncu” vs. diye renkli devrimlere tanıklık etti.
İtalya’da, Fransa varoşlarında “kapitalizm karşıtı” büyük kitlesel gösteriler gördü.
Amerika’da ırkçılık karşıtı büyük tahripkâr gösteriler oldu.
Türkiye’de de gezi olayları yaşandı.
Her yeni olay, farklı ülkelerde kendinde yaşanan benzer nitelikleriyle hatırlanıyor ve “Acaba nereye gider?” sorusuna cevap aranıyor.
Fransa’daki olayın bizdeki Gezi ile birlikte konuşulması tabii.
Gezi bizde tam bir siyasal gerilim konusu haline geldi. “Taksim’deki ağaçları korumak”la başlayıp “Siz hâlâ olayı ağaç meselesi mi zannediyorsunuz? Hâlâ anlamadınız mı?” ya evrilmesi, yani “Hükümeti yıkma” girişimi gibi görülmesi, ardında uluslararası odakların bulunduğu yaklaşımı, bugün dahi bu alandaki hesaplaşmayı yargı ve siyasi kürsüler planında sürdürüyor.
***