Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üst akıl” tanımlamasını benim de katıldığım bir yurtdışı gezisinden dönerken kullanmıştı ilk defa. “Güney sınırlarımızda oyun oynanıyor” demişti ve bunu “Üst akıl”la bağlantılamıştı.
Ondan sonra çok kullanıldı “Üst akıl.”
Ve son olarak ABD’de Obama ile görüşmeden sonra bir kere daha telaffuz etti Cumhurbaşkanı Erdoğan o tanımlamayı.
“ABD yönetimi basın ve ifade özgürlüğü konusunda neden Türkiye’ye baskı yapıyor?” sorusuna, “Üst akıl dediğim olay da bu zaten. Üst akıl, Türkiye üzerinde oyun oynuyor. Türkiye’yi bölmek, parçalamak, güçleri yeterse yutabilmek...” cevabını verdi.
Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin ikinci cümlesi yani “Üst akıl, Türkiye üzerinde oyun oynuyor. Türkiye’yi bölmek, parçalamak, güçleri yeterse yutabilmek...” ifadesi, gerçekten nasıl bir tehdit ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Zaman zaman Başbakan Davutoğlu’nun sözlerine yansıyan “Sykes-Picot ve sınırların yeni bölünmelere yol açacak şekilde yeniden çizilmesi kaygısı” da muhtemel ki “Üst akıl” kaygısı ile iç içedir.
Tabii burada en önemli birinci husus “Üst akıl”ın nasıl somutlaştığı konusu ise ikincisi de hangi olayların bu operasyon kapsamına gireceği konusunu oluşturuyor.
Sykes - Picot, İngiliz - Fransız ortaklığından çıkan “Avrupa yapımı” bir Ortadoğu üretimi idi.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında işin içine Yalta - Tahran - Potsdam buluşmaları ile Amerika - İngiltere - Rusya ortak yapımı bir dünya girdi.