Avrupa’da “insanlık jetonu” yeni yeni düşmeye başladı. Amerika’da belki hiç düşmedi.
Avrupa Türkiye’nin dört yıldan bu yana neyi yaşadığını, mülteci akını ülke ülke kapısını çalmaya başladığında anlamış görünüyor.
TV’lerde görüntüleri izliyor olmalısınız: Çoluk-çocuk insanlar Yunanistan, Macaristan, Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan sınırlarında kimi bir trene adım atabilmek için çırpınıyor, kimini tel örgüler önünde, kimini onları engellemek için seferber edilen polisler tarafından itilip kakılırken, ordan oraya sürüklenirken görüyorsunuz. Yağmurlar başlamış, kış kapıdan görünüyor ve mülteciler hala yollarda. Onları karların altında birbirine sokulmuş bir sefalet yumağı olarak da mı göreceğiz? Bir Aylan bebek de, Avrupa’nın bilmem neresinde donmuş görüntüsüyle mi yansıyacak ekranlara?
Avrupa telaşlı.
Avrupa panikte.
Ya Türkiye yerine Suriye ile Avrupa sınır olsaydı...
Ya 900 kilometrelik sınır Suriye ile Almanya, Fransa arasında olsa ve yüzbinlerce insan Esed teröründen kaçmak için sınırlara yığılsaydı.
İşte Halep... Şu anda bile 35 bin insanın şehri terk etmek zorunda kaldığını bildiriyor Birleşmiş Milletler.
Halep’in çocukları Almanya’nın kapısını çalsaydı şayet...