Önce Refah Partisi’nin, ardından Ak Parti’nin İslam’la ilişkilerinin “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma” gerekçesiyle kapatma davaları açıldığı dönemde, ben, CHP’ye bir teklif yapmıştım. O zaman CHP’nin başında Baykal vardı. Ve Baykal’ın CHP’de bir dönüşüm arayışında olduğu ifade ediliyordu. “CHP’de dönüşüm” denildiğinde de akla hep “İslam’la ilişki” konusu geliyordu. Çünkü CHP’nin en çok hassasiyet gösterdiği laiklik ilkesi, toplumun İslam’la ilişkilerini kısıtlayan bir yorum içeriyordu.
Bu arada siyaset alanında CHP oylarının tam da bu yüzden belli bir rakamın üstüne çıkmadığı gerçeği ile karşı karşıya kalınıyordu.
Ben, İslam’la ilişkinin Türkiye için hayati bir mesele olduğu kanaatindeydim. Sonuçta Müslüman bir toplumdan söz ediyorduk. İslam’la doğru ilişki hem iç barış açısından hem dış itibar açısından son derece hayati idi.
Katı laiklik yorumu, Din – Devlet – Toplum ilişkisinde sorunlar ortaya çıkarmaktaydı ve bu alan sağlıklı hale getirilmeliydi.
Bu alanın özgürlükçü biçimde yorumlanması öteden beri CHP’nin direnç gösterdiği bir konuydu.
Sanki “İslam’la ilişki” sadece...