Cenaze çıkan evde bazı şeyler konuşulmaz, bazı şeyler yapılmaz. Bunu, “Anadolu irfanı” bilir. En okumamış insan bile, cenaze evi sükunetine, boyun eğmişliğine, yürek yangınına saygılı davranır. Birisi yüksek sesle konuştuğunda elini dudaklarına götürür, taziye evinin en yaşlı kişisi, “sus” işareti yapar.
Kaybedilen genç birisi ve ailenin yürek yangını çok daha dağlayıcı ise, bu sessizlik, bu derinlik, daha belirgindir. Konuşmaya çekinir insanlar, yanlış bir mimikten bile kaçınılır. Genç kayıplar dağlayıp geçmiştir çünkü yürekleri…
Şu, şehit cenazelerini düşünün bir. Belki tabutun içine bile bakamamıştır anne - babalar… Evlatlarının yüzünü son bir kere bile görememişlerdir. Nasıl kavruluyordur yürekleri…
Siz o şehit evine gidip, seçimde nasıl oy vereceğini konuşur musunuz? “Senin evladın öldü bak, sakın şu partiye oy verme, onlar oy istemeye gelirse kapıdan kov” gibi bir söz söyler misiniz?
Bu ülkedeki bütün evler Cumhurbaşkanı’nın evi sayılır, sözü her eve ulaşır, her evin paydaşıdır. Hele şehit evleri, Cumhurbaşkanı’ndan, ne bileyim ben, evlat acısını paylaşan bir duruş ister. Bir söz söylesin ki annenin...