Parlamenter sistem - Başkanlık sistemi tartışmasının yeniden gündeme gelmesi kaçınılmazdı, nitekim geldi.
Önce “kaçınılmazdı” üzerinde uzlaşmak gerekiyor. Çünkü bir yanda halk oyu ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanı, diğer yanda da 12 Eylül Anayasasının Cumhurbaşkanına verdiği yetkiler var iken, ya o Cumhurbaşkanının o yetkileri kullanmamasının garantilerini ortaya koymak gerekiyor, ya da Başbakan’ın üst bir iradenin de facto - fiili müdahalelerini sineye çekmesini. Her iki durum da potansiyel sancı demektir, bu sancı Cumhurbaşkanı’nın aynı partinin içinden çıkması durumunda da söz konusudur, farklı partiden olduğunda daha çok söz konusudur, koalisyon olduğunda daha daha çok söz konusudur. Onun için konunun çözümü kaçınılmazdır. Ya Cumhurbaşkanı gerileyecektir ya da Başbakan. Her iki durum iki ayrı sistem yapılanmasını ifade etmektedir.
Ak Parti’nin “Gelin konuşalım, bu konuyu çözelim” demesi son derece haklıdır, muhalefetin itirazı, sistemde problem olduğunu kabul etmemekten değil, “Çözüm başkanlık istikametinde olursa, oradan da Erdoğan’ın başkanlığına varılırsa...” gibi bir ihtimale yönelik itirazdır. Ak Parti, sistemdeki çarpıklığı düzeltmekle, Erdoğan’ın başkanlığını ayrı ayrı mütalaa ediyor olmakta muhalefeti ikna edemediği, muhalefet de “Bu iş sonunda nasıl olsa Tayyip Erdoğan’ın başkanlığına varır”sendromundan kurtulamadığı için sistemdeki sıkıntı devam etmekte, Erdoğan’ın seçilmiş Cumhurbaşkanlığı”nın içini “fiili - de facto” anlamda dolduruş biçimleri de muhalefetin sert itirazlarına sebep olmaktadır.
Konu evet “kaçınılmaz” olarak yeniden gündemde.