Suudi Arabistan’da şu an her ne kadar veliaht prens konumunda olsa da kralın bütün yetkilerini elinde toplayan Muhammed bin Selman, ülkesinin şu anki durumunun 11 Eylül olaylarının yaşandığı dönemdeki durumundan çok farklı olduğunu ispat etmek için yoğun bir çaba içinde. Buna ek olarak mevcut durumu da yeterli bulmadıklarını, önemli bir reform süreci başlattıklarını, siyonist işgal rejimiyle işbirliğine bile açık hale gelmek için toplumsal engelleri aşmaya çalıştıklarını ortaya koymak için çeşitli ataklar gerçekleştiriyor.
Veliaht prens son dönemde de ABD’ye adeta balayı tatili gibi iki haftalık bir ziyaret süreci başlattı. Bu ziyaretinde muhtelif görüşmeler yaptı, partiler düzenledi, lobi faaliyetleri yürüttü. Yahudi lobisini etkilemek için Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner kanalıyla irtibatlar kurmaya çalıştı. Hatta Arap medyasına yaptığı açıklamalarda Kushner’i cebinde taşıdığı iddialarında da bulundu.
ABD’deki faaliyetlerine paralel olarak ülke içinde de kendini ispat amacıyla Müslüman Kardeşler’le irtibatlı olduklarını düşündükleri bütün herkesi özellikle eğitim alanından tasfiye etmek amacıyla bir savaş ilan etti.
Bütün bu çalışmalarının amacı sadece ABD ile ilişkileri geliştirmek ve Trump yönetiminin güvenini kazanmak değildi. Bu konudaki amacını zaten gerçekleştirmişti ve ABD artık Suudi Arabistan’ı aynen İsrail gibi bir uzak karakolu olarak görmeye başlamıştı. Arap dünyasını uzaktan kumanda edebilmek için Suudi Arabistan’ın tam kendine göre şekil aldığının farkındaydı.
Trump, Suud rejimine yeterince güvendiği için onun Yemen’de yürüttüğü savaşın aleyhine hazırlanan bir yasa tasarısının parlamentodan geçmesini de engelledi.