Sudan Cumhurbaşkanı Ömer El-Beşir’in Şam’a yönelik hızlı ziyaretinde yaptığı açıklamalarla ilgili olarak kamuoyuna yansıtılan bilgiler ve Beşir’e yakın şahısların açıklamaları ziyaretin amacının Suriye’deki sorunun çözüme kavuşturulması için arabuluculuk olduğu yönündeki yorumların dayanaksız olduğunu göstermektedir.
Ziyaret hakkında açıklama yapan Sudan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Faysal Hasan İbrahim, ziyaretin amacının “Arap ülkelerinin saflarını birleştirmek” olduğunu belirtti. Fakat böyle bir amaç için Suriye’deki halk tarafından reddedilen ve dış güçlerin askeri desteğiyle ayakta duran zulüm rejiminin ve bu rejimin liderinin muhatap alınması ona destek verilmesi, sahip çıkılması, Suriye’de onun hüküm sürmesinin onaylanması anlamına gelir. Böyle bir tavır ise taraflar arasında bir arabuluculuk rolü üstlenilmesine tamamen aykırıdır. Dolayısıyla sadece bu açıklama bile söz konusu iddianın tamamen tutarsız ve geçersiz olduğunu ortaya koymaktadır.
Haberlerde dile getirildiğine göre Sudan Cumhurbaşkanı, ziyareti esnasında yaptığı açıklamalarda “Suriye sorunlarla karşı karşıya olan ülkedir, güçsüzleştirilmesi Arapların davalarının güçsüzleştirilmesi demektir” ifadesini kullandı. Oysa burada halkıyla savaş halindeki bir diktatörün yanında durarak Suriye’nin güçsüzleştirilmesinden söz etmek yersizdir. Çünkü böyle bir tavırla birlikte yapılan bu açıklamada Suriye’nin güçsüzleştirilmesinden ziyade onun başındaki diktatörün ve zulüm rejiminin güçsüzleştirilmesine işaret edilmiş olmaktadır. Suriye’nin güçlü olmasını elbette hepimiz istiyoruz. Ama bunun şartı halkına sınırsız bir şekilde zulmeden, zulümde hiçbir ölçü tanımayan, hiçbir hukuk kuralına uymayan diktatörün güçlü olması değildir. Bilakis böyle bir zalim ve diktatör, ülkeyi ve halkını güçsüz hale getirmektedir. Suriye’nin güçlenmesi ve yeniden toparlanabilmesi için halkına ve bu halkın özgürlük davasına destek verilmesi gerekir.
Beşir’in yine ziyareti esnasında ‘Suriye’nin Arap dünyasındaki yerini alana ve eski gücünü kazanana dek Sudan’ın elinden gelen tüm gayreti göstereceğini’ söylediği haberlerde dile getirildi. Bu sözüyle de ülkedeki diktatörün eski gücünü yeniden kazanmasına işaret edildiği gayet açıktır. Suriye’nin Arap dünyasında yerini almasıyla da bu diktatörün yerini alması anlamının kastedildiğini, kullanılan ifadeden ve kime hitaben söylendiğine bakarak anlayabiliyoruz. Suriye’nin elbette Arap dünyasında hak ettiği yeri almasını ve belki geçmiştekinden daha büyük bir güce kavuşmasını biz de arzu ederiz. Ama bu güç halka yönelik zulmü temsil eden güç değil halkı temsil eden, onun desteğini kazanacak ve onun iradesini yansıtacak bir güç olmalıdır.
Sudan’ın dış işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Usame Faysal da yaptığı açıklamada ülkelerin bağımsızlığı ve iç işlerine karışmama ilkesi üzerine yeni yaklaşımlar bulunması gerektiğinden söz etti. Eğer iç işlerine karışmamak bir ülkenin yaptığı zulmü, gerçekleştirdiği cinayetleri tümüyle onaylamak anlamına geliyorsa hiçbir ülkenin cinayetlerine ve zulüm uygulamalarına itiraz etme hakkımız olamaz. Bu doğrultuda belki Suudi Arabistan’ın kendi vatandaşı olan bir gazeteciyi kendi konsolosluk binasında öldürmesine tepki göstermemiz de iç işlerine karışmak olarak değerlendirilebilir.