Filistin topraklarında çağdaş emperyalizmin bir karakolu görevi gören dolayısıyla çağımızın tüm emperyalist zulüm güçlerinin itinayla sahip çıktığı, o yüzden de zulümde sınır tanımayan, savaşla ilgili hiçbir kurala riayet etmeyen bir gayrimeşru işgal var ve Filistin direnişi de işte bu işgale karşı savaşıyor.
Ortada bir gerçek var. Her ne kadar bütün vicdan sahipleri siyonist işgal ve zulme tepkili olsa, tepkilerini çeşitli şekilde dile getirseler de askeri yönden ona destek anlamına gelecek bir şey yapamıyorlar. Filistin halkının haklı ve meşru mücadelesine destek vermelerini beklememiz gereken Arap ülkelerinin ve İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye ülkelerin tavırlarını da son olağanüstü zirvelerinde gördük. Direnişe askeri ya da lojistik destek vermeyi bir yana koyun, siyonist işgal rejimine baskı anlamına gelecek basit bir ambargo konusunda bile bir ittifak sağlayamadılar. Üstelik fiili olarak cephede işgale karşı mücadele eden direnişi muhatap almadıklarını ortaya koymak amacıyla, bugün tamamen tabela örgütüne dönüşen, içi tümüyle boşaltılmış ve aktif olarak varlığından söz etmenin mümkün olmadığı...