Siyonist işgal rejimini bütün gücüyle destekleyen Trump yönetimi Filistin direnişinin terör olarak nitelendirilmesi, yürüttüğü faaliyetlerinden dolayı ve yapılan yardımları sivil amaçlarla değil de askeri amaçlarla kullanması sebebiyle kınanması için BM Genel Kurulu’na bir karar tasarısı sunmuştu. ABD yönetimi ve onun BM nezdindeki daimi temsilcisi Nikki Haley bu karar tasarısının BM Genel Kurulu’nda kabul edilmesi için günlerden beri yoğun faaliyet yürütüyordu. Tasarının kabul edilmesi için üçte iki çoğunluğun oyunun şart koşulmaması, salt çoğunluğun oyunun yeterli bulunması için de ayrıca çalışma yürütüyordu.
6 Aralık tarihinde yani ABD’nin Kudüs’ü siyonist işgal rejiminin başkenti olarak tanımasının birinci yıldönümünde gerçekleştirilen oylamada karar tasarısı yeterli çoğunluğun desteğini elde edemediği için reddedildi. Oylamada 87 ülke ABD’nin sunduğu tasarının lehinde oy verirken 57 ülke red oyu kullanıldı, 33 ülke de oy kullanmamayı tercih etti. Çıkan sonuç tasarının kabul edilmesi için yeterli çoğunluğu sağlayamadı. Ancak yine de tasarı lehinde bu kadar oy verilmesinde ve 33 ülkenin oy kullanmaktan çekinmesinde ABD’nin baskılarının önemli rolü olduğunu düşünüyoruz.
Tasarı genellikle Hamas’a karşı verilmiş gibi değerlendirildi. Her ne kadar Hamas özellikle hedef alınmış idiyse de genel olarak tasarı sadece Hamas’a karşı değil tüm Filistin direnişine karşı verilmişti. Yani böyle bir tasarının BM Genel Kurulu’ndan geçmesinin sağlanmasıyla gayrimeşru siyonist işgale karşı Filistin halkının sürdürdüğü meşru ve haklı direnişin kınanması amaçlanıyordu.
Her ne kadar aleyhte verilen oylar arzulanan sayıda olmadıysa da ABD, elindeki bütün baskı ve şantaj imkânlarını kullanarak günlerden beri yürüttüğü çalışmalara rağmen yine de bu tasarıyı BM Genel Kurulu’ndan geçirememekle önemli bir yenilgi daha yaşamıştır. Filistin direnişinin yaptığı açıklamalarda da ifade edildiği üzere sonuç ABD ve İsrail’in suratına vurulan bir tokat olmuştur diyebiliriz.
Ama yine de dünyanın Filistin direnişini anlama ve bu direnişin haklılığını onaylama konusunda arzulanan düzeyin çok gerisinde kaldığını bir vakıa olarak görmek durumundayız. Hamas, İslâmî Cihad ve diğer direniş grupları Filistin halkının haklı ve meşru davasının savunucularıdır ve onların işgal edilmiş topraklarından işgalcileri çıkarmak, yurtlarından çıkarılan Filistinlilerin yeniden yurtlarına dönebilmelerine imkan sağlamak için verdikleri mücadele meşru bir mücadeledir. Meşru olmayan ise siyonist işgalcilerin gasp edilmiş Filistin topraklarındaki hakimiyetleridir.