Normalde Filistin Yönetimi’nin siyasi çizgisinin, Filistin halkını temsil eden bir danışma meclisinin denetiminde ve bu mecliste yapılacak görüşmeler çerçevesinde belirlenmesi için Filistin Ulusal Meclisi’nin yani parlamentonun aktif halde olması gerekir. Ancak Mahmud Abbas yönetimi bu meclisi tamamen atıl duruma getirmiştir. Uzun süreden beri toplanmasını ve herhangi bir karar almasını engelliyor. Çünkü halk tarafından seçilen milletvekillerinin bulunduğu bu meclisin kendisinin despotik siyasetini onaylamayacağını biliyor.
Dürüst bir seçim yapılması durumunda Filistin halkının yine Abbas yönetiminin despotik siyasetini, Gazze’ye yaptırım uygulayan çizgisini desteklemeyecek milletvekillerinin büyük çoğunluğu oluşturacak bir meclis seçeceğini biliyor. O yüzden 2005’te gerçekleştirilen seçimin üzerinden 13 yıl geçmiş olmasına rağmen yeni bir parlamento seçimi de gerçekleştirmiyor. Abbas yönetiminin halkın özgürce tercihini yapabileceği bir seçim gerçekleştirmesi durumunda meclis desteğinden tümüyle yoksun olacağını çok iyi biliyor. O yüzden seçimsiz, meclissiz bir şekilde kendisinin totaliter yönetimini sürdürüyor. Bunu sürdürebilmesi ise siyonist işgal rejimiyle işbirliğini sürdürmesi sayesinde mümkün oluyor. Çünkü normalde Abbas yönetiminin yasalara ve yönetimin seçime göre oluşturulması mantığına göre meşruiyetini çoktan kaybetmiş olması gerekiyor. Ama uluslararası güçler Filistin yönetimi olarak hâlâ Abbas yönetimini tanıyor. Filistin halkına tercihini sorması için bu yönetime herhangi bir baskı yapmıyor. Çünkü Filistin halkının tercihinin sorulması durumunda İslâmî direnişin öne çıkacağını, 2005 seçimlerinde olduğu gibi zaferin yine İslâmî direnişin olacağını biliyorlar.
Abbas yönetimi bu durum karşısında kendisini meşrulaştırmak için parlamentoya alternatif birtakım yapılardan yararlanmaya çalışıyor. Bu yapıların başında da tabii ki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) yer alıyor. Oysa FKÖ artık Filistin’deki direniş gruplarının ortak çatı örgütü değildir. 2005 seçimlerinde Filistin halkının yüzde altmışının desteğine sahip olduğu ortaya çıkan Hamas bu örgütte temsil edilmiyor. Yine Filistin halkının azımsanmayacak bir kesiminin desteğine sahip olan İslâmî Cihad Hareketi de bu örgütte temsil edilmiyor. Bazı sol örgütler de FKÖ’nün tutumunu ve çizgisini tasvip etmediklerinden dolayı üyeliklerini dondurdular ve üst kurullarının toplantılarına katılmıyorlar. Dolasıyıyla FKÖ artık bir çatı örgüt özelliğini kaybetmiş Fetih örgütünün bir şemsiyesi haline gelmiştir. Mahmud Abbas da işte bu şemsiyeden kendi yönetimini meşrulaştırmak amacıyla yararlanmaya çalışıyor.
Bu örgütün Merkez Konseyi geçtiğimiz Pazar günü bir araya gelerek iki günlük toplantı yaptı ve bazı kararlar aldı. Kararlarının bazıları siyonist işgal rejimiyle ilgiliydi. Bu çerçevede işgal rejimi 1967 sınırları içinde bir Filistin devletini tanıyıncaya kadar FKÖ’nün de işgal rejimini tanımayı durduracağı ifade edildi. Bu çerçevedeki kararlar uygulama amaçlı değil tamamen göstermelik olarak alınmış kararlardır. Çünkü Ramallah yönetiminin bu kararlar doğrultusunda bir siyaset izlemeyeceği açıktır.
Fakat Merkez Konseyi’nin toplantılarında yapılan konuşmalarda özellikle Hamas’ı karalayan, onun Filistin içindeki uzlaşmanın önünde engel oluşturduğunu ileri süren ifadelere yer verildi. Bu tarz konuşmaların asıl amacı Abbas yönetiminin Gazze’ye uyguladığı haksız yaptırımlara ve izlediği politikaya destek çıkmaktı.