Kurban bayramının, kurban kesmenin ve haccın öneminden bayram günlerinde ve menasik-i haccın yerine getirildiği günlerde değişik vesilelerle söz edildi. O yüzden bu konuları tekrar etmeyeceğiz. Ancak gerek kurbanın ve gerekse haccın ümmet ve kardeşlik bilinciyle yakından ilgisi var. İşte bu bilincin canlı tutulması için bayram sonrasında da duyarlı olunması gerektiğine dikkat çekmek istiyorum.
Allah’ın izniyle ümmet ve iman kardeşliği bilincinin Türkiye’de bugün geçmişe nispetle daha güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Aç ve ihtiyaçlı insanlara yardım amacıyla, o insanların da en azından mübarek Kurban bayramında et yemelerine vesile olunması için dünyanın değişik bölgelerinde kurbanlar kesiliyor. Aileden iki fert kurban kesecek olduğunda artık çoğunlukla ikinci kurban İslâm coğrafyasının değişik bölgelerindeki yoksul ve ihtiyaçlı insanlara gönderiliyor.
Hacda da bütün etnik ve ulusal kimlikleri geride bırakarak tamamen ümmet kimliğiyle beyaz ihramlara bürünerek ortak inançla ve ortak değerlerle bir araya gelip, buluştuğumuz yeri bir mahşer yani toplanma mekânına dönüştürüyoruz. Bizi orada aynı mekânda bir araya getiren inanç ve değerler aynı zamanda bizi kardeş yapan değerlerdir.
İşte bu değerlerin kazandırdığı bilinci, sonrasında muhafaza etmemiz ve ümmet bilinciyle hareket ederek birbirimizin dertleriyle dertlenmemiz gerekmektedir. Bugün İslâm coğrafyasının yaşadığı sıkıntıların en önemli sebeplerinden biri ümmet bilinci etrafında güç birliği oluşturamamış olmamızdır. Bu eksiğin giderilmesi için gayretleri Kurban bayramı ve hacc günlerinden sonra da sürdürmek gerekir.
Ümmet dayanışmasının ve kardeşlik bilincinin sadece Kurban bayramına ve hacc vazifesinin ifa edildiği günlere özel olmadığını bütün bir hayatı kuşatması gerektiğini düşünmemiz gerekir.
İslâm ümmeti bugün değişik olaylarla ve sıkıntılarla karşı karşıyadır. Bu olaylar ve sıkıntılar karşısında her şeyden önce zulme karşı mazlumun yanında olma duyarlılığıyla hareket etmemiz, tarafsız ve duyarsız olmamamız gerektiğini bilmek zorundayız. Bazıları sırf çıkar hesaplarıyla veya göbek bağı içinde oldukları yerlerin çıkar hesaplarından dolayı haksızlığa ve zulme destek vermekte sakınca görmüyorlar. Ama Müslüman her zaman adaletten ve hukuktan yana olması, zulme her hal ü kârda karşı durması gerektiğini bilmek zorundadır.